29 Eylül 2009 Salı

2008'in en az izlenen 10 filmi


adettendir her yılın sonunda en çok izlenen film listeleri açıklanır. ben bir değişiklik yaparak geçen yılın en az izlenen 10 filminin listesini yapmaya karar verdim. 2008'de vizyona giren bereketli topraklar üzerinde filmini yapım yılının 1979 olması nedeniyle listeye dahil etmedim.
10. Vesaire Vesaire - 18120
9. Gitmek: Benim Marlon ve Brandom - 12400
8. Ara - 10017
7. Münferit - 9119
6. Tatil Kitabı - 8107
5. Nekrüt - 4512
4. Mülteci - 2381
3. Hazan Mevsimi: Bir Panayır Hikayesi - 1839
2. Rıza - 1597
1. Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi - 486
listenin 1 numarasında nekrüt'ü görmeyi çok isterdim. 4512 kişinin izlediği film gişede sadece 33.000 lira hasılat elde etti. bu da büyük ihtimalle battıklarının göstergesidir. herkese örnek olması temennim. böylece sinemamız saçmalıklardan kurtulmuş olur.
ara ve tatil kitabı'nın da bu listede olması üzücü. tatil kitabı festivallerden bir çok ödülle döndüğü için bütçesini kurtarmıştır ama ara için bunu söylemek zor.

24 Eylül 2009 Perşembe

gus van sant filmlerindeki eşcinsel sevişme sahneleri


gus van sant eşcinsel bir yönetmen. filmlerinde eşcinsel karakterlerin hikayelerini anlatması da bu sebeple çok doğal bir durum. fakat bazen filmlerine konuyla tamamen alakasız sevişme sahneleri yerleştiriyor.
ilk olarak fil filmindeki sevişme sahnesini anlamdıramamıştım. katliamdan önce iki genç erkeği banyoda seviştirmesinin hiç bir mantığı yoktu. karakterimizin film boyunca eşcinsel bir yönünü görmemiştik, tek bir sahneyle de karakterin eşcinselliğine vurgu yapılması da ucuz bir numaradan ibaretti bana göre.
daha sonra last days filminde saçma bir sevişme sahnesiyle karşılaştık. last days, nirvana grubunun solisti kurt cobain'in son günlerini kendince anlatan bir film. kendince diyorum çünkü bire bir anlatma yok, sadece bir esinlenme söz konusu. filmde yer alan diğer iki erkek karakterde de nirvana grubunun diğer üyeleri anlatılmış oluyor haliyle. sorun da burda başlıyor zaten. çünkü filmin sonlarına doğru gus van sant bu iki karakteri seviştirmeyi tercih ediyor. gus van sant eşcinsel olabilir, filmlerinde eşcinsel karakterler bulundurmayı da seviyor olabilir ama bazen bu tercihi zorlama kaçıyor. milk ya da my own private idaho filmlerinde yer alan sevişme sahneleri gibi değil çünkü bu sahneler. zorlama, gereksiz ve saçmalar. senaryonun ve karakterlerin doğasına aykırılar.
umarım gus van sant bir gün 2. dünya savaşı filmi çekmez. çünkü büyük ihtimalle bu tür bir filmde de cephede sevişen askerlerin yer aldığı sahneleri filmde kullanmayı düşünecektir.

23 Eylül 2009 Çarşamba

yumurtanın abartılması, sütün görmezden gelinmesi


semih kaplanoğlu meleğin düşüşü'nün ardından yusuf üçlemesine başlamıştı. meleğin düşüşü pek sevdiğim bir film değildi buna rağmen bir çok festivalden ödüllerle döndü.

sonrasında üçlemenin ilk filmi olan yumurta geldi ve kıyamet koptu. film ulusal bütün ödülleri sildi süpürdü neredeyse. en iyi film ve en iyi yönetmen, en iyi kurgu, en iyi görüntü yönetimi, en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu nerdeyse bütün dallarda ödülleri tek başına topladı bir yıl boyunca. antalya altın portakal film festivalinde 6 (film, senaryo, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni,kostüm, genç yetenek ödülü), siyad ödüllerinde ise 8 (film, senaryo, erkek oyuncu, kadın oyuncu, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, kurgu) ödül birden aldı. bundan sonra medyada tartışmalar uzun süre devam etti. filmin bu kadar çok ödül almasını eleştirenler bazı konularda haksızlardı ama haklı oldukları konularda vardı. mesela filmin en iyi senaryo ödülünü alması. yusuf'un iç yolculuğu kurgusal olarak ve görsel olarak iyi işlenmiş olabilirdi ama ortada öyle ahım şahımda bir senaryo yoktu. neredeyse filmde müzik kullanılmamasına rağmen film en iyi müzik ödülünü bile alacaktı. buna da gerekçeleri filmde müzik kullanmama tercihi çok mantıklı düşünlmüş gibi bir bahane olurdu herhalde! yumurta o kadar çok eleştiriyi haketmese de o kadar çok ödülü de haketmiyordu benim gözümde.

bundan iki yıl sonra üçlemenin 2. filmi süt festivalleri dolaşmaya başladı. filmi izledim ve çok beğendim. senaryo olarak da, görsellik olarak da yumurtadan çok daha iyi bir iş çıkarmıştı kaplanoğlu. bu sefer de bütün ödülleri toplar ve kimse de buna gıkını çıkaramaz diye düşünüyordum. sonrasında festivaller başladı, ödüller dağıtılmaya başladı ve ilginç bir tablo çıktı karşımıza. süt görmezden geliniyordu. jüriler sütten çok daha kötü filmleri en iyi film seçerken yan dallarda bile sütü ödüllendirmekten kaçınıyorlardı. yumurtayı yeterince ödüllendirdikleri için mi film görmezden geliniyordu yoksa yeni tartışmaların çıkmaması için mi anlamak güçtü.
ne olursa olsun her film ayrı ayrı değerlendirilmelidir. jüriler bağımsız ve tarafsız davranmalıdırlar.
sırada bal filmi var. bunun sütten de daha iyi olacağını düşünüyorum çünkü kaplanoğlu her filminde kendini geliştirmeye devam ediyor. umarım çok iyi bir film çıka karşımıza ve bu film de hakettiği şekilde ödüllendirilir.